17 Eylül 2019 Salı
Salda'yı Keşfetmek
Size Cumartesi günü gezisine gideceğim Salda Gölü'nden bahsedeceğim. Yalnız şunu söyleyeyim; hala gitmemiş olanlar ve gelecek yaz gitmek isteyenler için Salda Gölü ana arterler üzerinde yer almayıp göl kıyısına toplu taşıma araçları ya da şehirlerarası otobüsle ulaşmak neredeyse imkansız. O yüzden gideceklerin kendi araçlarıyla gelmelerini tavsiye ediyorum.
İstanbul'dan 7 saat gibi bir uzaklıkta konumlanan Salda Gölü bembeyaz kumsalı cam gibi turkuvaz mavisi suyu ile Türkiye'nin Maldivleri olarak da bilinmektedir. 184 metreye kadar varan derinliğiyle Türkiye'nin en derin tatlı su gölü unvanını almıştır. Türkiye'nin en temiz 5. gölü olmakla beraber suyu bir o kadar da berraktır. Rengi ise Maldivler ile yarışmaktadır. Kumu da rengi gibi adeta yine Maldivlerle rekabet göstermektedir. Bu gölün çevresini cennet yapan da aslında talk pudrası kıyılarından ibarettir. Ona beyaz rengi veren de magnezyum minerali denilen maddedir. Gölde uzun süre bir şey bıraktığınızda zaman geçtikçe beyaz bir tabaka ortaya çıkıyor, bu da gölün hala magnezit ürettiğinin kanıtı olarak kayda geçiyor.
Çevresindeki alan sadece Salda Gölü’ne özgü endemik bitki ve hayvan türlerine sahip. Göl içinde 3 endemik tatlı su balığı, göl çevresinde ise yaban domuzu, tilki, kaplumbağaların değişik cinsleri var. Burası, kışın da soyu tükenmekte olan dikkuyruk ördeklerinin yaşam alanı oluyor. Tektonik olarak bir krater gölü olan Salda Gölü suyu soda olup, magnezyum açısından da çok zengindir. Zaten eşsiz beyaz kumsalının sırrı da yine magnezyumdan ibarettir. Sağlık açısından özellikle cilde iyi geldiği bilinmektedir. Birazdan bu çamurun faydasını anlatacağım.
Kumu da killi bir yapıya sahip olduğundan çamur banyosuna müsaittir. Şimdi bu çamurun nelere iyi geldiğinden bahsedeyim; Bu çamur özellikle sivilceler, eklem hastalıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.
Etrafındaki müsait alanla tüm Türkiye'den kampçıların, karavancıların, bisikletçilerin en popüler noktalarından biri olmuştur. Salda Gölü sosyal medya sayesinde turizm alanı ilan edilmiştir. Bunu duyan tur şirketleri her yıl Salda'ya turlar düzenleyerek turizme büyük bir katkı sağlamıştır.
24 Ocak 2019 Perşembe
Anadolu'da Yöresel Mutfak Kültürü
Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. Bugün sizlere Anadolu'daki yöresel mutfak kültürünü çıktığım geziler üzerinden ve gittiğim bir restoran üzerinden anlatacağım.
Misal Karadeniz Mufağı. Karadeniz'e gittiğiniz zaman Akçaabat Köftesi, Terme ve Bafra Pidesi, Mıhlama, Laz Böreği gibi lezzetlerle karşılaşabiliyorsunuz. Karadeniz turuna gitmiş olanlar bu lezzetleri tatmıştır diye düşünüyorum. Ama hâla gitmemiş olanlar için bu tura çıkmalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Oraya gittiğiniz zaman hem yöresel lezzetleri tadına bakabileceksiniz hem de bol temiz havayı vücudunuza çekme imkanı elde edeceksiniz.
Ben Ağustos'ta ailemle beraber çıktığım Karadeniz gezisinden bir örnekle başlamak istiyorum. Karadeniz turuna çıktığımda o yörenin tatlarını hep merak etmişimdir. En çok yemek istediğim yemekse Trabzon'un meşhur Akçaabat köftesi ve mıhlamadır.
Bizim gittiğimiz gezide Rize'den önceki durağımız Trabzon oldu. Biz köfteyi Trabzon'un Akçaabat ilçesinde bulunan boyu 190 metre uzunluğundaki "Nihat Usta" isimli restoranda yedik. Yanında piyazı ve içeceğiyle beraber çokta güzel oldu. Köftenin sonunda şehrin meşhur tatlısı olan laz böreğini de tatma imkanı elde ettim. Ayrıca Hamsiköy'ün meşhur fırın sütlacını tattım.
Rize yöresel lezzetler olarak bambaşka bir şehirdi. Size mıhlama ile ilgili çok kısa bir şey anlatayım. Bilindiği üzere Trabzonlular ve Rizeliler arasında yıllardır devam eden mıhlama ve kuymak kavgası var. Trabzonlular kuymak diyor Rizeliler ise mıhlama. Bu bahsetmiş olduğum mesele işin haber tarafı. Lahana çorbası, turşu kavurma, mısır ekmeği ve meşhur Rize çayı kentin diğer lezzetleri arasında. Rize'de yemiş olduğum mıhlama bambaşka bir lezzetti. O kadar lezzetliydi ki sanki insanın bir tabak daha yiyesi geliyordu.
Karadeniz gezisinin son durağı olan Sinop'ta ise mantı yedim. Bu mantı meşhur Kayseri mantısından biraz daha farklı bir mantı türü. Tek avantajı üzerine ceviz serpilerek yeniliyor. Buna cevizli mantı ya da Cevizli Sinop Mantısı deniyor. Ceviz sevmeyenler için sade mantı diğer bir alternatif olabilir.
Bir diğer bahsedeceğim mutfak ise Hatay Mutfağı. Bunu ise Florya'da gittiğim "Hak Evrensel Hatay Sofrası" isimli restoranda tatma imkânı buldum. Önden içtğim çorbadan sonra meşhur tepsi kebabını yedim. Çok güzel bir tecrübe oldu benim açımdan. Hatay mutfağının tek dezavantajı ise yemeklerinin çok tuzlu olması. Ama yine de tatmaya değer.
Çok iştah açıcı bir yazı olmuştur umarım.
Misal Karadeniz Mufağı. Karadeniz'e gittiğiniz zaman Akçaabat Köftesi, Terme ve Bafra Pidesi, Mıhlama, Laz Böreği gibi lezzetlerle karşılaşabiliyorsunuz. Karadeniz turuna gitmiş olanlar bu lezzetleri tatmıştır diye düşünüyorum. Ama hâla gitmemiş olanlar için bu tura çıkmalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Oraya gittiğiniz zaman hem yöresel lezzetleri tadına bakabileceksiniz hem de bol temiz havayı vücudunuza çekme imkanı elde edeceksiniz.
Ben Ağustos'ta ailemle beraber çıktığım Karadeniz gezisinden bir örnekle başlamak istiyorum. Karadeniz turuna çıktığımda o yörenin tatlarını hep merak etmişimdir. En çok yemek istediğim yemekse Trabzon'un meşhur Akçaabat köftesi ve mıhlamadır.
Bizim gittiğimiz gezide Rize'den önceki durağımız Trabzon oldu. Biz köfteyi Trabzon'un Akçaabat ilçesinde bulunan boyu 190 metre uzunluğundaki "Nihat Usta" isimli restoranda yedik. Yanında piyazı ve içeceğiyle beraber çokta güzel oldu. Köftenin sonunda şehrin meşhur tatlısı olan laz böreğini de tatma imkanı elde ettim. Ayrıca Hamsiköy'ün meşhur fırın sütlacını tattım.
Rize yöresel lezzetler olarak bambaşka bir şehirdi. Size mıhlama ile ilgili çok kısa bir şey anlatayım. Bilindiği üzere Trabzonlular ve Rizeliler arasında yıllardır devam eden mıhlama ve kuymak kavgası var. Trabzonlular kuymak diyor Rizeliler ise mıhlama. Bu bahsetmiş olduğum mesele işin haber tarafı. Lahana çorbası, turşu kavurma, mısır ekmeği ve meşhur Rize çayı kentin diğer lezzetleri arasında. Rize'de yemiş olduğum mıhlama bambaşka bir lezzetti. O kadar lezzetliydi ki sanki insanın bir tabak daha yiyesi geliyordu.
Karadeniz gezisinin son durağı olan Sinop'ta ise mantı yedim. Bu mantı meşhur Kayseri mantısından biraz daha farklı bir mantı türü. Tek avantajı üzerine ceviz serpilerek yeniliyor. Buna cevizli mantı ya da Cevizli Sinop Mantısı deniyor. Ceviz sevmeyenler için sade mantı diğer bir alternatif olabilir.
Bir diğer bahsedeceğim mutfak ise Hatay Mutfağı. Bunu ise Florya'da gittiğim "Hak Evrensel Hatay Sofrası" isimli restoranda tatma imkânı buldum. Önden içtğim çorbadan sonra meşhur tepsi kebabını yedim. Çok güzel bir tecrübe oldu benim açımdan. Hatay mutfağının tek dezavantajı ise yemeklerinin çok tuzlu olması. Ama yine de tatmaya değer.
Çok iştah açıcı bir yazı olmuştur umarım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Beykoz'dan Bir Tarihi Eser: Hidiv Kasrı
Size İstanbul'un belki de gezilecek en önemli gezi noktaları arasında gösterilen bir yapıdan bahsetmek istiyorum. Beykoz ilçesine bağl...
-
Size İstanbul'un belki de gezilecek en önemli gezi noktaları arasında gösterilen bir yapıdan bahsetmek istiyorum. Beykoz ilçesine bağl...
-
Likya turuna gidenler iyi bilir. Burası Muğla'nın Dalyan beldesinde bulunan turistik Kaunos Kaya Mezarları. Uzaktan görmeniz da...
-
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Uzun lafın kısası Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyet ilan edilmeden önceki gün (28 ...